1887 miladi yılında, sadece 23 yaşındaki Nellie Bly’nin cesurca yürüttüğü bir göryer üzerinde duracağız. Dönemin en saygın gazetecilerinden Joseph Pulitzer için çalışan Bly, korkunç bir yer olan Blackwell’s Island’daki bir kadın birey akıl hastanesine sızmak için zeka ve cesaretini kullanarak delilik numarası yapar. Bunun temel amacı, orada yaşamaknan kötücülye kullanımları, yolsuzlukları ve hatta cinayetleri dünyaya duyurmaktır. Bly’nin bu olağanüstü anlatısi, insanlık hakkı ihlallerini ortaya çıkaran bir gazetecinin önemini ve gazeteciliğin sosyaldaki rolünü çarpıcı bir şekilde yansıtıyor. Bly’nin kendini tehlikeye atarak gerçekleri ortaya çıkarma arzusu, tutkuyla izleyiciyi etkileyen bir faktör. Yakın tarihin koyu gölgesinden Bly’nin anlatısinin beyaz perdahye taşınması, tutkuyla izleyicinin hem periyotın ruhunu daha iyi anlamasını sağlıyor hem de bu tür kurumların iç yüzünü görmelerine yardımcı oluyor. Böylesine direngen ve korkusuz bir kadın bireyın anlatısini söyleırken, sinemanın dramatik ve duygusal parametrelarından da ustaca yararlanılıyor. Bly’nin acımasızlıkla yüzleşmesi, kadın bireyların sosyalda karşılaştığı zorlukları ve ayrımcılığı vurgulayan kuvvetlice bir alt eser oluştururken, aynı periyotda periyotda insanlık hakları ve gazeteciliğin önemini de ön plana çıkarıyor. Bly’nin anlatısi, tutkuyla izleyenlerin içinde unutulmaz bir iz bırakıyor ve etkileyici bir deneyim sergilemekuyor.